Dünyada panik uyandıran Koronavirüs ile ilgili detaylar
Tarih boyunca birçok salgın milyonlarca insanın ölümüne yol açtı. İnsanlık son yüzyılda büyük gelişmeler yaşadı ve tıp alanında enfeksiyonlarla mücadele edebilmek için önemli keşifler gerçekleşti. Antibiyotiklerin keşfi adeta bir çağı kapattı ve yeni bir çağ açtı. Enfeksiyon etkenlerine yönelik araştırmalar sağlığımızı tehdit eden bakteri, virüs, mantar türlerine karşı etkili silahlar geliştirmemizi mümkün kıldı.
Ancak, biz ne kadar kendimizi geliştirdiysek mikroorganizmalar da bize karşı savunma sistemlerini geliştirdi, kendilerini yeniledi. Bu sebeple günümüzde antibiyotik direnci dünyayı tehdit eden küresel bir sorun haline geldi. Ayrıca son yıllarda sık sık değişik virüs ve salgın hastalık isimleri duymaya başladık. SARS, Kuş Gribi, Domuz Gribi, MERS… adlı etkenler ve hastalıklar aralıklı olarak gündemimize gelir oldu. Nihayet mikrobiyologlar bu konuya bir isim verdi: "Yeni ve Yeniden Önem Kazanan Enfeksiyonlar" başlığı açıldı. Şu an Çin’de yaşanan yeni koronavirüs salgını da bu konu başlığı altında yer alan bir “yeni” enfeksiyon.
2019-nCoV adlı yeni koronavirüs henüz yeni doğduğu için hakkında çok az bilgimiz ancak çok fazla endişemiz var. Bu sebeple virüsle ilgili bazı temel sorulara yanıt vermek hayati önem taşıyor.
1. Koronavirüs nedir?
Koronavirüs, hayvanlarda yaygın olarak görülen bir virüs türü. Virüsün 4 alt türü var. Ender olarak hayvanlardan insanlara bulaşabiliyor. Hayvanlardan insanlara bulaştığında oluşan hastalığa “zoonoz” deniyor. Koronavirüsün insandan insana bulaşabilen türünün ilk örnekleri 2003 yılında ortaya çıkan SARS ve 2019 yılında Suudi Arabistan’da ortaya çıkan MERS salgınlarında görüldü. Şu anda gündemde olan tür ise SARS ve MERS salgınlarındaki türden farklı, daha önce tanımlanmamış yeni bir tür. Yeni ortaya çıkan bu koronavirüs türüne verilen isim “2019-nCoV”. Hastalardan elde edilen numunelerdeki virüsün elektron mikroskobu ile çekilen ilk fotoğraf görüntüsü Çin Hastalıkları Kontrol ve Önleme Kurumu (CCDC) tarafından 27 Ocak’ta yayınladı. Fotoğrafta da görüldüğü üzere virüsün yüzeyinde onu kaplayan bir halka görülüyor. Bu kısım “taç” anlamına gelen “korona” kelimesi ile ifade ediliyor.
2. Hastalık neden bu kadar önemli?
En sık görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren hastalıklar toplum sağlığı açısından “önemli hastalık” olarak tanımlanır. Ayrıca bir salgında hastalık etkeninin (virüs, bakteri veya mantar olabilir) kişiden kişiye bulaşma hızı, bulaştığı kişilerde şiddetli hastalık ortaya çıkma oranı, hastalık ortaya çıkan kişiler arasındaki ölüm oranı da salgının ne düzeyde önemli olduğuna işaret eder. Gelişen salgın için önleme ve tedavi yönteminin olup olmaması da önem taşır. Daha önce görülen koronavirüs salgınlarından SARS salgınında her 100 hastanın 11’i, MERS salgınında ise her 100 hastanın 35’i ölümle sonuçlanmıştı. Mevcut salgında net bir ölümlülük oranından bahsetmek şu an için mümkün olmasa da hasta ve ölen kişi sayıları incelendiğinde bu oranın SARS ve MERS’e göre daha düşük olduğu, yaklaşık olarak yüzde 3-4 düzeyinde olduğu söylenebilir.
Bu salgını önemli kılan diğer bir husus, virüsün ilk kez ortaya çıkmış olmasından dolayı insanlardaki hastalık sürecinin bilinmezliği. “Virüs bulaşan kişilerden kaçı hasta oluyor, bulaştan kaç gün sonra hastalık ortaya çıkıyor, hastalığın toplam süresi ne kadar” gibi soruların cevapları şu an için belirsiz ve birçok bilim insanı bu soruların cevaplarını bulmak için çalışıyor. Bu belirsizlik tüm müdahale süreçlerini de belirsizleştiriyor ve plan yapmayı zorlaştırıyor.
3. Hastalık nasıl öldürüyor?
Virüs insanlara bulaştıktan sonra en sık akciğerlere yerleşiyor ve burada çoğalıyor. Virüs yeni olduğu için bağışıklık sistemimiz de virüsü tanımıyor ve karşı koymak için yetersiz kalıyor. Bu durumda zatürre gelişiyor ve akciğerlerin kapasitesi sınırlandığı için hastalar solunum sıkıntısı çekmeye başlıyor. Enfeksiyonun giderek yayılması ile genellikle solunum yetmezliği ile hastalar kaybediliyor.
4. Kimler risk altında?
Salgın durumlarında elbette virüsün bulaştığı her hasta ölmüyor, özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan toplumsal gruplar bir bulaş olması durumunda hayati risk altında. Bağışıklık sistemi zayıf olan riskli grupların başında yaşlılar, çocuklar ve gebeler yer alıyor. Ayrıca astım, KOAH, böbrek yetmezliği vb. kronik hastalıkları olanlar da risk grubunda yer alıyor. Ancak şu anki yeni koronavirüs salgınında ilk bulgulara göre 25 yaş ve üzerindeki kişilerde hastalık daha fazla. Bilinen en küçük yaştaki hasta ise 2 yaşında Çinli bir kız çocuğu.
Ölüm vakalarının çoğunda (5 kişiden 4’ünde) eşlik eden kronik hastalıkların (Hipertansiyon, Diyabet vb.) olduğu da belirtiliyor. Yani kronik hastalıkları olan bireylerin de bu salgın için risk altındaki grupta yer aldığı söylenebilir. Risk altında olan bir grup da sağlık çalışanları. Özellikle tanı konulan veya şüpheli hastaların izole edildiği kuruluşlarda çalışan sağlık çalışanları yüksek risk altında. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre şu ana kadar 16 sağlık çalışanının hastalığa yakalandığı biliniyor. Çin’in önde gelen medya kuruluşu da bir hekimin hayatını kaybettiği belirtmişti. Sağlık çalışanlarının kendilerini enfeksiyondan korumaları ve güven içinde mesleklerini sürdürmeleri için DSÖ’nün ve bulundukları ülkenin sağlık bakanlıklarının rehberlerini uygulamaları büyük önem arz ediyor. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarının enfeksiyondan korunması için önlemler içeren bir rehber yayınladı.
5. İlk ne zaman, nerede başladı?
31 Aralık 2019’da sebebi tespit edilemeyen bir zatürre vakasının DSÖ’ye bildirilmesi ile salgın dünya gündemine geldi. O günü izleyen 4 gün içinde 44 vakanın daha görülmesi ile durum daha da ciddi bir hal aldı. Dünyaca saygın bilimsel dergi Lancet’te yayınlanan bir makalede hastaların önemli bir kısmının Çin’in Wuhan şehrindeki deniz ürünleri toptan pazarına temas hikayesinin olduğu ifade edildi. Bu pazar aynı zamanda yabani hayvanların da canlı olarak satıldığı bir pazar. Hasta kişilerin temas hikayesi alındığında ise pazara ilk temasın 10 Aralık 2019’ta olduğu tespit edildi. 1 Ocak 2020 tarihinde de pazar kapatıldı. Şu ana kadar salgının başlangıç noktası tam olarak tespit edilmemiş olmakla birlikte resmi kurumlar ilk başlangıç noktasının Wuhan şehri olduğu konusunda hemfikir. Hastalarda sorgulanan en önemli husus ise Wuhan deniz ürünleri pazarına gidip gitmedikleri.
6. Hangi ülkelere yayıldı?
Bu yazının hazırlandığı sırada virüs 19 ülkeye yayılmış durumdaydı.Bu ülkeler: Çin, Japonya, Kore, Vietnam, Singapur, Avustralya, Malezya, Kamboçya, Filipinler, Tayland, Nepal, Sri Lanka, Hindistan, ABD, Kanada, Fransa, Finlandiya, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri. Bu ülkelerde tespit edilen ilk vakaların genellikle Çin’e seyahat öyküsü mevcut.
7. Türkiye;de tanısı konulmuş hasta var mı?
Henüz Türkiye’de bir vaka saptanmadı. Ateş yüksekliği, öksürük şikayetleri ile Konya ve İzmir’de gözetim altına alınan Çinli turistlerde de şu ana dek 2019-nCoV tespit edilmedi.
8. Daha ne kadar yayılması bekleniyor?
İngiltereli epidemiyologların yayınladıkları bilgilere göre hasta bir kişi en az iki veya üç kişiye hastalığı bulaştırıyor. Lancaster Üniversitesi’ndeki çalışmalara göre salgının birkaç hafta içinde toplam 190 bin kişiye yayılabileceği tahmin ediliyor.
9. Nasıl tanı konuluyor?
Halihazırda bilinen hastalıklar için birçok tanı yöntemi, araç gereç, tahlil vs. mevcut. Ancak yeni çıkan bir virüsün ne olduğunu ve hangi özellikleri taşıdığını anlamak için uzun süren analizler gerekli. Yeni bir virüsün “yeni” olduğunu anlamak için genetik yapısının çözümlenip daha önce bilinen türlerle karşılaştırılması gerekiyor. Eğer bilinen türlere uymuyorsa bu durumda yeni olduğuna kanaat getiriliyor. Bir canlının genetik yapısını çözümlemek eskiden yıllar alabiliyordu, şimdi ise gelişen teknoloji ile günler içerisinde bu mümkün. Nitekim 9 Ocak tarihinde de yeni koronavirüsünün genetik yapısı tamamen çözümlendi. Hastalara tanı koymak için alınan balgam ve burun sürüntüsü numunelerinde bulunan virüslerin genetik yapıları çıkarılıyor, ardından 9 Ocak’ta tespit edilen gen dizisiyle karşılaştırılıyor.
Ancak bu karmaşık ve uzun süren işlemlerin daha hızlı ve kolay yapılabilmesi için bilim insanları yöntem geliştirmeye çalışıyor. Bunun için farklı ülkelerde yeni yöntem geliştiren bilim insanları bulgularını DSÖ’nün bu konuya özgü yayına açtığı bir sayfada yayınlıyor. DSÖ de bu rehber niteliğindeki bulguları tüm laboratuvar çalışanlarının açık erişimine sunuyor. Özetle, yeni koronavirüs için birkaç saat veya gün içinde sonuç veren pratik bir tanı koyma aracımız henüz yok, ama geliştirme aşamasında. Daha önceki SARS ve MERS salgınlarında üretilen yöntemler de bu yeni salgındaki AR-GE çalışmalarını hızlandırıyor.
10. Nasıl bulaşır?
Koronavirüsler genellikle yabani hayvanlarda bulunuyor ancak evcil hayvanlarda da bulunabiliyor. İnsandan insana geçebilen koronavirüslerin sebep olduğu SARS salgınında öne çıkan virüs kaynağı yabani bir kedi türü olan misk kedileriydi. MERS salgınında ise tek hörgüçlü develer öne çıkan virüs kaynağıydı. Yeni koronavirüs salgınında ise tam olarak bir kaynak saptanamamış durumda. İlk zamanlar virüsün yılanlardan yayıldığına dair haberler ortaya çıkmıştı ancak genetik materyali tamamen çözümlendiğinde yeni koronavirüsünün genetik diziliminin yılanlarda değil yarasalarda bulunan koronavirüse yüzde 96 oranında benzediği ifade edildi. Virüsün gen dizilimi SARS’a sebep olan türe de yüzde 80 oranında benzerlik içinde.
Salgın ilk başladığında yeni koronavirüs etkeninin insandan insana bulaştığı şüpheli idi ancak toplumda çok hızlı yayılması, hastaların diğer hasta bireylere temas öyküsü varlığı, ülke sınırları dışında da vakaların görülmesi insandan insana yayılımının mümkün olduğunu gösterdi.
Çin’den gelen kargolarla virüsün bize bulaşıp bulaşmayacağı da sık sorulan bir soru ancak virüsün cansız yüzeylerde yaşamadığını, hayvan veya insanların canlı hücrelerinde yaşayabildiğini vurgulamak gerekiyor. Virüsün bir kişiye bulaşmasından hastalık belirtilerinin ortaya çıkışına kadar geçen süreye kuluçka (inkübasyon) süresi deniyor. Yeni koronavirüsün kuluçka süresinin 2 ila 10 gün olduğu tahmin ediliyor.
Hasta kişilerden veya hastalığı taşıyan hayvanlardan bulaş damlacık yoluyla (hapşurma, öksürme sırasında saçılan ve havada asılı kalabilen küçük sıvı damlalarının başka insanlar tarafından solunmasıyla) gerçekleşiyor. Toplumda her kış görülen grip salgınlarında olduğu gibi koronavirüsler de solunum yoluyla yayılıyor. Ayrıca virüsün mukozal yüzeylere (ağız içi, gözler, burun içi gibi vücudun iç yüzeylerine) teması da bulaş açısından yüksek risk içeriyor. Bu sebeple hasta bireylerin izole odalarda tedavi edilmesi, hastane havalandırma sisteminin yeterli olması önem taşıyor. Hastaların yatırılması için yeterli yer olmadığında ise salgın hastalarına özgü ayrılmış çok yataklı odalarda tedaviye devam edilebileceği DSÖ tarafından belirtiliyor.
11. Bulaştığında ilk belirtiler nelerdir? Spesifik belirtisi var mı?
Hastalığın belirtileri basit bir soğuk algınlığından zatürreye kadar uzanan geniş bir yelpazede dağılıyor. Sık rastlanan en önemli belirtileri ise yüksek ateş, balgamlı öksürük, nefes darlığı. Belirtisini gördüğümüzde doğrudan hastalığı tanıyabileceğimiz spesifik bir belirtisi yok.
12. "Benim de yüksek ateşim, balgamlı öksürüğüm var. Yoksa ben de mi?.."
Yukarıda bahsedilen belirtilerin bir kişide var olması elbette yeni koronavirüs hastası olduğunu göstermek için çok yetersiz. Çünkü bu belirtiler her mevsim gelişen grip enfeksiyonunda da mevcut. Bu sebeple bir kişide koronavirüs şüphesi olabilmesi için yukarıdaki belirtilere ek olarak;
a. Son 14 gün içinde uzakdoğuya seyahat etmiş veya Çin’de bulunmuş olmak
b. Tanı konulmuş bir hastaya yakın temas öyküsü
c. Hastaların tedavi edildiği kurumlarda çalışıyor/bulunuyor olmak
kriterlerinden en az birini karşılıyor olması gerekiyor. Eğer bu üç kriterden birini taşımıyorsanız, yeni koronavirüs hastalığı açısından şüpheli vaka sınıfında değilsiniz.
Özetle; ateşiniz, balgamlı öksürüğünüz varsa ve yukarıdaki kriterlerden birini taşıyorsanız yeni koronavirüs hastalığı açısından şüpheli vakasınız ve acilen en yakın referans hastaneye başvurmalısınız. (Türkiye’deki 25 referans hastanenin listesine şu linkteki Sağlık Bakanlığı rehberinden erişebilebilir: https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/haberler/ncov-rehber-ve-vaka-bilgi-formu.html)
13. Aşısı ve tedavisi var mı?
Hastalığın etkeni olan virüs henüz yeni keşfedildiği için bir aşısı da yok. Aşı çalışmaları hızla başlamış durumda ancak geliştirilecek bir aşının hazırlıklarının aylar, piyasaya çıkışının ise yıllar sürebileceği ifade ediliyor. Bu sebeple aşı çalışmaları uzun vadeli çözümler arasında.
Hastalığın yeni olmasından ötürü önceden belirlenmiş bir tedavisi de bulunmuyor. Mevcut vakalara sadece destekleyici tedavi sunuluyor. Örneğin, solunum yetersizliği gelişenlere mekanik solunum cihazları ile solunum desteği sunuluyor, bağışıklık sistemi zayıf olduğu için mevcut hastalığa yeni enfeksiyonların da eklenmemesi için önlem alınabiliyor. Özetle insanlığın ilk kez karşılaştığı bu virüs için şu an itibarıyla yapabileceklerimiz çok kısıtlı.
Her ne kadar aşısı olmasa da toplumun bu hastalıktan korunması için yapılabilecek bazı müdahaleler hastalığın önlenmesi için çok önemli. Örneğin şu anda toplumsal düzeyde en önemli müdahale karantina çalışmaları. Kesin tanı almış veya şüpheli vakaların toplumdan izole edilmesi, salgının kitlesel boyuta ulaştığı şehirlerde ise toplu yaşam alanlarının karantinaya alınması örneklerden bazıları. Şu anda Çin’de 56 milyon nüfus karantina altında. Özellikle salgının başladığı Wuhan şehrinden çıkışlara izin verilmiyor. Karantina uygulanan bazı bölgelerde insanların temel ihtiyaçlarının (yiyecek, su, kıyafet vb.) karşılanmasında da dramatik sorunlar oluşmaya başlamış durumda. Wuhan kentinde bir kadın, yiyecekleri tükenmiş yaşlı bir çiftle kendi yiyeceklerini paylaştığını belirtiyor ve gelecek günlerde yiyecek sorunu nasıl çözeceğini bilmediğini ve yardım istediğini belirtiyor.
Bu gibi salgınlarda bir veya birkaç hastanenin sadece salgın vakalarının incelenmesine tahsis edilmesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından öneriliyor. Çin’de de bu amaçla yeni bir prefabrik hastanenin inşaatı sürüyor ve günler içinde tamamlanması hedefleniyor.
14. Ülkeler hangi önlemleri alıyor?
Salgın konusunda Çin yoğun önlemler almış durumda. Topluma en çok yansıyan önlem kapsamlı karantinalar ve seyahat kısıtlamaları. Bu kısıtlamalar virüsün yayılımını yavaşlatıyor ve müdahale fırsatı oluşturuyor. Ay takvimine göre yeni yıl etkinliklerinin ertelenmesi, okulların 2 hafta tatil edilmesi, salgın hastalarına özgü yeni hastanelerin kurulması, yabani hayvan satışlarının durdurulması, salgın süresince toplu etkinliklerin yasaklanması alınan önlemlerden birkaçı. Salgından etkilenen diğer ülkeler Çin’den gelen yolcular için termal kamera sistemleri kuruyor, ülke çıkışında ve girişinde yüksek ateşli bireyler tespit edilmeye çalışılıyor. DSÖ, bu gibi kriz durumlarında ülkelerin halkla sıkı iletişim içerisinde olmasını ve halka doğru ve güvenilir bilgiler sunulmasını, ülkede ilk vaka görüldüğünde yapılacak açıklamaların belirlenmesini, toplumla temas edecek yöneticilerin belirlenmesini öneriyor.
15. Türkiye;de durum ne?
Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarının enfeksiyondan korunması için önlemler içeren bir rehber yayınladı. (Gelişmelere göre güncellenen rehber erişim linki: https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/haberler/ncov-rehber-ve-vaka-bilgi-formu.html) Sağlık Bakanlığı bilim kurulunun özenli çalışmasıyla hazırlanan rehbere göre sağlık çalışanları basit önlemlerle hem kendilerini hem de insanlar arası bulaşı en aza indirebilir.
Ülkemizde de 25 hastane Sağlık Bakanlığı tarafından referans hastane olarak ilan edildi. Türkiye’de vaka görüldüğü takdirde hastalar bu referans hastanelerde tedavi altına alınacak.
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın açıklamalarına göre ülkemize Çin’den gelen uçuşlara yönelik havalimanlarında termal kameralarla taramalar da yapılmaya başlandı. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü bünyesinde de bir operasyon merkezi oluşturuldu.
Türk Hava Yolları (THY) Çin;in Pekin, Guangzhou, Şangay ve Xian şehirlerine düzenledikleri seferleri 9 Şubat;a kadar durdurdu. Ayrıca Wuhan’daki vatandaşlarımızdan dileyenlerin Türkiye’ye dönebilmesi için de bir sefer düzenlendi.
16. Kendimi nasıl koruyabilirim?
Bireysel düzlemde Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyeleri şu şekilde:
a. Grip, nezle, zatürre vb. hastalığı olan kişilerle yakın temastan kaçınılmalı
b. Özellikle hasta insanlara temas sonrasında eller sık sık yıkanmalı
c. Kırsal alanlarda yabani hayvanlarla temastan ve ölü hayvan cesetleriyle temastan kaçınılmalı
d. Öksürürken ve hapşururken ağız ve burnu kapatacak şekilde dirseğimizin iç kısmını kullanılmalı, eğer eller kullanıldı ise yıkanmalı
e. Hastanelerde enfeksiyondan korunma yöntemleri özenle uygulanmalı.
f. Et ürünleri ve yumurtalar iyi pişirilerek yenmeli
g. Canlı hayvan pazarları veya petlerde el hijyeni ve solunum hijyenine dikkat edilmeli.
h. Ellerin göz ağız ve buruna teması en aza indirilmeli.
i. Hasta hayvanların temas ettiği eşyalara temastan kaçınılmalı
j. Uzakdoğuda olan vatandaşlarımız pastörize olmamış süt, et ve et ürünlerini tüketmemeli.
k. Sağlık çalışanları bakanlığın ve Dünya Sağlık Örgütü’nün sunduğu kalite standartlarına uygun tıbbi malzemeler kullanmalı. Hastanelerde şüpheli kişilerden alınan numunelerin taşınmasında kesinlikle hastanenin pnömatik tüp sistemleri kullanılmamalı, numuneler elden teslim edilmeli.
17. İnternette dolaşan birçok korkutucu haber var. Kime güvenmeliyiz?
Toplumu endişeye düşüren ve hakkında net bilginin az olduğu konular asılsız haber salgınlarına uygun bir ortam oluşturabiliyor. Toplumsal endişe bireylerin zihninde birçok soru ortaya çıkarıyor, net bilgi olmadığı için cevaplanamamış sorular ise hızla asılsız bilgilerle karşılanabiliyor. Sosyal medyada dolaşan haberler toplumu daha fazla paniğe ve korkuya sevk edebiliyor. Korku ve panik ise toplumun koordinasyon içerisinde hareket etmesinin önünde önemli bir engel. Bu sebeple resmi kurumların, ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının haberlerini tercih etmek, sosyal medyada dolaşan ve teyit edilmemiş bilgilere maruz kalmaktan kaçınmak, medyada görülen ve “uzman” olarak sunulan kişilerin yetkinliklerini sorgulamak, sunulan bilgileri teyit etmeye çalışmak sağlıklı bilgiler edinmek için de büyük önem arz ediyor.
18. Koronavirüslerle ilgili doğru bilgileri nereden edinebilirim?
Mevcut salgınla ilgili en doğru bilgiler Dünya Sağlık Örgütü’nün web sitesinde gün be gün yayınlanıyor. Salgına yönelik bilgiler özet olarak “durum raporları” bölümünde her gün listeleniyor. Türkiye’ye yönelik gelişmeler için en doğru bilgi kaynağı ise Sağlık Bakanlığı web sitesinin duyuruları ve bakanlık yetkililerinin basın açıklamaları. Daha detaylı bilgiler için ise Çin başta olmak üzere salgınla ilgilenen devletlerin sağlık bakanlıklarının ve halk sağlığı kurumlarının web siteleri güvenilir bilgiler sunuyor.
- 19. DSÖ;nün bu süreçteki fonksiyonu nedir?
2005 yılında imzalanan “Uluslararası Sağlık Düzenlemeleri – 2005” anlaşmasına göre küresel ölçekteki salgınlarda Dünya Sağlık Örgütü’nün koordinasyon sorumluluğu mevcut. Bu anlaşma DSÖ’ye üye 196 ülke için hukuki olarak bağlayıcı. Bu sebeple ülkelerin bir salgın geliştiğinde ilgili bilgileri DSÖ ile paylaşması ve yapılacak koordinasyona katılması gerekiyor. DSÖ’nün de bu sorumluluklar kapsamında üye ülkelere hızlı ve güvenilir bilgi sağlaması, rehberlik etmesi, gelişmeleri üye ülkelerle paylaşması gerekiyor.
20. DSÖ "acil durum” ilan etmek için bekledi?
Daha önce SARS, Kuş Gribi (H5N1), Domuz Gribi (H1N1), Ebola, Zika, Çocuk Felci salgınlarında acil durum ilan eden DSÖ, 22 Ocak’ta yapılan toplantı neticesinde acil durum ilan etmek için henüz erken olduğuna kanaat getirdi. Bu konu uluslararası gündemde de tartışmalı olmakla birlikte acil durum ilan edilmemesine sebep olan argümanlar şu şekilde sıralanabilir:
Yeni Koronavirüs salgınının ölümlülük oranı MERS ve SARS salgınlarına göre daha düşük olarak tahmin ediliyor.
Virüsün bulaş hızı çok yüksek değil. (R0 değeri 1.4-2.5 düzeyinde)
İnsandan insana bulaş oluyor ancak mekanizması tam olarak anlaşılmamış durumda.
Virüs kaynağı tam olarak bilinmiyor.
Hastalığı teyit edilen vakaların sadece yüzde 25’i şiddetli enfeksiyon düzeyinde.
DSÖ’nün genel tutumu, yıkıcı etkileri olabilecek ticari kısıtlamaları minimize etmek yönünde.
22 Ocak;taki toplantıdan bir acil durum kararı çıkmamıştı ancak 30 Ocak;ta yapılan toplantıda DSÖ acil durum ilan etti. Bu ilanda, Çin;in üzerine düşeni fazlasıyla yaptığı, salgının sağlık sistemi zayıf olan ülkelere yayılmasının acilen önlenmesi gerektiği, salgına uluslararası koordinasyonla müdahale edilmesi gerektiği, uluslararası seyahat ve ticareti kısıtlamaya gerek olmadığı vurgulandı. Acil durum ilan edilmesi kısaca şu anlama geliyor: Birleşmiş Milletler;e üye olan tüm ülkelere en üst düzeyde durumun önemli olduğu ifade edilmiş oluyor. Bunun üzerine ülkeler, sınırlarını kapatma, uçuşları iptal etme, ticareti sınırlama vb kararları kendileri verebiliyor. Bu konuda uluslararası seyahat ve ticaretin sınırlanmasının ekonomik açıdan yıkıcı etkileri olabileceğinden dolayı, bu konuda kısıtlama kararı ilan eden ülkelerin kararlarını bilimsel kanıtlara dayandırmaları gerektiğine dair DSÖ uyarıyor.
[Tıp doktoru ve aile hekimi olan Abdullah Uçar, aynı zamanda İstanbul Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda doktora öğrencisidir]
Yorumlar