Yemenliler kendi yaralarını sararken
Yenişafak -  Yasin AKTAY

Yemen’de 8 yıldır devam etmekte olan vekalet savaşı bugünlerde bir nebze
yatışmış vaziyette. Bu yatışmanın bir yüzü, baştan itibaren savaşan güçlerin savaşma gerekçelerinin önemli bir kısmını kaybetmiş olması. Arap Baharıyla birlikte başlayan süreç Yemen halkının iradesini talep ettiği ve ele aldığı bir süreçti. 
Ancak yapılan müdahalelerle Yemen halkının kendi kaderini tayin etme hakkı kısa süre içinde adeta murdar edildi. Husilerin 2014 yılında devrik lider Ali Abdullah Salih’in açtığı yoldan Sana’ya girip darbe yapmasına karşı oluşan uluslararası koalisyonun ilan edilen amacı bu darbeyi etkisiz hale getirmekti. Ancak aradan geçen süre içinde bu yolda bir arpa boyu yol alınamadığı gibi Husiler bugün daha da yerleşmiş durumdalar.
Daha önce de söylemiştik, Yemen’de sorunu çözmek hiç de zor değildi. 8 yıl önce devreye giren koalisyonun başlattığı operasyonun bu kadar süre uzaması ve sonuç alamaması ne Husilerin çok güçlü olmasından ne de koalisyon güçlerinin çok zayıf olmasından kaynaklanmıyor. Bilakis tek sebebi Yemen’e dair taraflarda bir vizyon ve karar oluşamamış olması ve operasyona başlanırken hedeflenen amaçlardan çok sapılmış olması. Bu konuda süreç büyük ölçüde Suriye’dekine çok benzer bir biçimde ilerledi.
Suriye’de de işin bu kadar uzaması ne Esad rejiminin çok güçlü olmasından ne de muhalefetin yetersiz kalmasındandı. Esad yeterince zayıftı, halk da kendi iradesine sahip çıkacak kadar kararlı ve yeterliydi ancak karar da çözüm de Suriye halkına bırakılmadı.
Başta muhalefeti desteklediği görünen güçlerin önemli bir kısmı bu desteklerini muhalefetin kesin sonuç almasına yetmeyecek bir sınırda tutmaya özen gösterdi. Yani verdiği desteğin bile Esad’ı yıkmayacak seviyede kalmasına çok dikkat etti, aslında gölge etmese, yani iki tarafa da yardım etmese sorun çoktan bitmiş olurdu.

Aynı senaryo maalesef Yemen’de de sahneye konuluyor. Yemen halkında bağımsızlığa, milli iradeye yönelik çok güçlü bir duygu ve kültür, inanılmaz bir direniş gücü, arzusu, yeteneği ve cesareti de var. Ama onların da sorunlarını kendi aralarında çözüme kavuşturması açık bir biçimde engelleniyor. Bir noktadan sonra Yemen’in meşruiyet yanlısı direniş güçlerinin hiçbir desteğe talepleri kalmamış oluyor. Kendi hallerine bırakılsalar çok daha rahat sonuç alacaklar, ama bırakılmıyorlar.

Bu belirsizliğin sonucu kendi doğal kaynaklarıyla rahatlıkla dünyanın sayılı zengin ülkeleri arasına girebilecek Yemen’de insanların açlığın pençesinde cebelleşmeleri ve ülkelerinin kantonlara parçalanmış olması.

Dağ gibi büyüyen sorunları var ama onlara cevap verebilecek bir yönetim yok. En son oluşturulan 8 kişilik cumhurbaşkanlığı konseyi, Yemen halkından ziyade Yemen sahasında rekabet eden güçleri temsil ediyor, aralarındaki kavgaları Yemen’in gündeminden fersah fersah uzakta. Kendi aralarındaki şiddetli geçimsizliğin ne Yemen için ne de Yemen adına olması sözkonusu bile değil.

Oysa halihazırda Yemen’in dağ gibi sorunları var. En önemlilerinden birisi de halen resmen sona ermemiş savaşın yaralarının sarılması. 8 yıllık savaşta 377 bin kişi ölmüş. Binlerce ampüte var. Bunların tedavileri şu anda en önemli sorunlardan ama bu soruna bir çözüm geliştiren bu başkanlık konseyi değil, yine Yemen halkı oluyor.
Onları temsilen Yemen’in saygın aşiret liderlerinden Şeyh Hamud el-Mikhlafi Umman’ın Salalah şehrinde Orta Doğu’nun en büyük protez merkezini kurdu. Birkaç yıl önce Türkiye’de böyle bir merkeze çok ihtiyaç olduğunu söyleyip kendisine yardımcı olabilecek insanlarla görüşmeler yaptığını biliyorum. Mikhlafi, Türkiye’den teknik elemanları, Almanya’dan ise son model teknolojik cihazları ve malzemeleri temin ederek bu merkezi üç yıl önce kurmuş bile. Üçüncü yılda bininci hastayı tedavi etmiş olmak adına bir tanıtım toplantısı düzenlemiş. Bu vesileyle hem bu toplantıya katılmak hem de merkezi ziyaret etmek üzere Salalah’da bulunuyoruz.

Yıllar önce Yemen için böyle bir ihtiyacı dile getirirken, Yemen’e olan bütün duygusal ve tarihsel bağımıza rağmen bize ne kadar da uzak bir acıdan bahsetmiş olduğunu hatırladım. Oysa şimdi birer dakika içinde yaşadığımız iki büyük depremle biz de bu acıyı ve sorunu kendi ülkemizde yaşarken buluverdik kendimizi.

İnsanoğlu potansiyel engelli, potansiyel mültecidir. O yüzden her iki durum için konuşurken çok dikkatli olmamız gerektiğini bir şekilde öğreniyoruz.
Mikhlafi bu merkezi kurduğundan beri Yemen’deki savaştan ayaklarını veya kollarını yitirmiş 1000 kişiyi son teknolojiyle üretilmiş protez ayaklarla adeta hayata yeniden döndürmüş. Görüşebildiğimiz, organ kaybıyla birlikte hayata küsmüş insanlardaki yeniden hayata dönme sevincini görmek gerçekten müthiş bir şey. Her birinin ayrı ve romanlara konu olacak hikayeleri var.
Arap Protez Merkezi’nin 22 çalışanından 5’i Türk, başlarında Ankaralı İbrahim Özoğul’un bulunduğu protez teknisyenleri işlerin koordinasyonunu yüklenmiş.
Protez uygulaması uzun, ince ve zahmetli bir iş. Merkezin kapasitesi grup olarak 50’şer kişiyi kabul edebilecek durumda. Her birinin durumuna ve vücut ölçülerine uygun protezin geliştirilmesi ve uygulanması yaklaşık 35 gün alıyor. Ancak Yemen’de tedavisi yapılmışların dışında sıraya yazılmış tam 2000 kişi var, hala merkeze yazılamamış 4 bin kişinin daha olduğu tahmin ediliyor. Yaralılar Yemen’deki evlerinden merkez tarafından alınıyor, tedavi süresince de konaklama ve iaşeye dair bütün ihtiyaçları karşılanıyor ve tedavi bittikten sonra tekrar Yemen’e, evlerine merkez tarafından gönderilirken hastalardan bir kuruş para alınmıyor. Göz yaşartıcı bir insani yardım işi.
Ne yazık ki bu ampüte olaylarının yüzde 90’ına yakını mayına basmaktan oluşuyor. Yani bunların hiçbiri savaşçı değil. Hepsi sivil. Husiler bir şekilde girdikleri yerlere mayın döşemişler ve bir mayın haritası da yok elde. Tahminlere göre halen 4 milyon mayın var o yüzden her an bu tür vakalar yaşamaya devam edebiliyor.

Yemenlilere dışarıdan müdahale edenler, Yemen toprakları üzerinde çekişenler ve Cumhurbaşkanlığı konseyinin sekiz üyesinin gündeminde böyle insani konular yok.

O yüzden Yemenliler kendi yaralarını sarıyor.

Ayrıca oku

Yorumlar

Reklam alanı